MÜSİAD KIRSAL KALKINMA VE TARIMIN GELECEĞİ

SAYFA 317 M aslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre insanın yaşam dilimi içerisinde varlığını sorgulamayı en aza indirdiği ve kendisini üst düzeyde üretken hissettiği zihinsel tamlık hâli “kendini gerçekleştirme” seviyesi olarak tanımlanmıştır. Kendisini gerçekleştirmeyi başaran her insan mutludur ve mutlu olan insanlardan oluşan toplulukların, refah seviyesi yüksek ve dayanışma özelliği ön plana çıkan bir yaşam formunu oluşturması çok daha mümkündür. Fakat kendini geliştirme yolculuğunun ilk durağı yaşamını sürdürmek zorunda olan insanın beslenme ve barınma ihtiyacının karşılanması zorunluluğudur. İnsanın mevcut olanakları ve kaynakları kullanarak kendisi için doğru olduğuna inandığı ve adına gelişme dediği süreci oluşturabilmesi için belirli bir düzen içerisinde işleyen toplumsal ve sınırları tanımlanmış yaşam biçimine ihtiyaç vardır. Yaklaşık 12 bin yıl önce, avcı ve toplayıcı olarak, yeterince çoğalma şansı bulamayan ve zorlu doğa koşullarında kısa yaşayabilen insan, tarımsal üretimi kontrol altına aldığından beri her alanda hızlı bir şekilde gelişim göstermiştir. Tarımın keşfi olarak adlandırılan, bitkisel ve hayvansal üretimi kontrollü olarak ve artan ihtiyaçlar ekseninde sürdürmeyi başaran insan, bu yolla çok büyük oranda beslenme ve barınma ihtiyacını karşılamayı başarmıştır. Bu doğal ilerlemeyi toplumsal evrim süreci gibi değerlendirmek doğru olsa da bugünkü farklı sosyo-ekonomik yapıların tamamının temelinde tarım ve tarımın keşfi vardır. Beslenme ve barınma ihtiyacını karşılayan insan, tarihin uzun ve zorlu koridorlarında varlığını sayıca ve nitelik açısından artırarak sürdürmüştür. Sosyologların hemen hemen tamamı, toplumsal hiyerarşik düzenin ve ekonomik sistemlerin oluşumunu tetiklediği gibi önemini hiçbir zaman yitirmeyen ve yakın gelecekte de var olma mücadelesinde belirleyici rolü olacak tarım ve toprağın üretkenlik potansiyeliyle açıklamışlardır. Tarımsal üretimde sağlanacak artışla, artan nüfusun sorunsuzca beslenme gereksinimlerinin (gıda güvenliği) karşılanabileceği düşüncesi İkinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki dönemin hâkim yargısıdır. Nüfusun beklenenden hızlı artışı, tarımsal üretim kaynakları ile doğal çevrenin tahmin edilenden daha çabuk sürede geri döndürülmesi zor bir şekilde deformasyonu ve dünya toplulukları arasında refah farkı ve dolayısıyla gelir dağılımı adaletsizliğinin bu kadar kısa sürede somut bir şekilde oluşabileceği az sayıda bilim adamı tarafından tahmin edilmiştir. Buradan hareketle; günümüzde ve yakın gelecekte gıda güvenliği ve sağlıklı beslenmeyi sağlayacak kalitede tarımsal üretim arzının üst düzey teknolojinin kullanımıyla sağlanacağı kuvvetle tahmin edilmektedir. Bunun yanında, doğal kaynakların korunmasını ve üretkenlik potansiyeli azalan tarımsal üretim unsurlarının (başta toprak olmak üzere) onarımını konu alan ve görece kârlılığın ikinci plana atılması gereken uygulamaların yaygınlaşma zorunluluğu bulunmaktadır. Küresel iklim değişikliğinin büyük oranda olumsuz etkilerinin bertarafı için dünya çapında etkin önlemlerin hızla alınmasına dönük çalışmaların olması gerekenden yavaş gerçekleşmesi, bu noktada en büyük tehdittir. Tarımsal Üretimin Genel Ekonomik Değerlendirmesi Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2023 yılına yönelik koyduğu 150 milyar dolarlık üretim ve 40 milyar dolarlık ihracat boyutuna erişebilme yolunda Türkiye için temel hedef, ülke politikalarında stratejik olarak konumlandırılmış ve önceliklendirilmiş bir tarım ve gıda sektörü olmalıdır. Yaşanan ekonomik, kurumsal, sosyal, hukuki, çevresel ve kültürel sorunların sonucu olarak değer zinciri boyunca üreticiden tüketiciye kadar yer alan paydaşların Günümüzde geçerli olan farklı özelliklerdeki sosyo-ekonomik yapıların tamamının temelinde, tarımın keşfi ve tarımsal üretimdeki gelişmeler bulunmaktadır. KIRSAL KALKINMA VE TARIMIN GELECEĞI RAPORU - 2021

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=