MÜSİAD KIRSAL KALKINMA VE TARIMIN GELECEĞİ
SAYFA 335 T arımsal üretim, doğada var olan kaynaklardan toplumun barınma, beslenme ve giyim gereksinimlerini karşılamak üzere mühendislik ve tarım biliminin bilgi birikimini kullanarak yapılan birincil üretimdir. Tarihsel süreçte, tarımın yerleşik yaşama geçişi oluşturan yapısı ve artı değer oluşturmada öncü rolü, ticaretin gelişmesine de bağlı olarak sermaye birikimine neden olmuştur. Sermaye birikimi neticesinde yeni yatırımlar artmış ve sanayi devriminin altyapısı oluşmuştur. Sanayi devrimini izleyen süreçte, köklü ekonomik ve sosyal dönüşümlerle birlikte tarımın ülkelerin kalkınmasındaki katkısı ve etkinliği gitgide teknolojik gelişmelerle ilişkili hâle gelmiştir. Bu nedenle tarımsal üretimin tarihsel serüveni, teknolojik gelişmelerin tarıma yansımalarının ekonomik ve sosyal dönüşümlere etkisiyle birlikte değerlendirilmelidir. Buna karşın, özellikle nüfus artışı ve tarımsal üretimde kullanılan kaynaklarla ilgili kısıt ve olumsuz gelişmeler, teknolojik dönüşümün tarımda etkisini en az verim artışı kadar tarımın sürdürülebilirliği eksenine kaydırmıştır. Dünya nüfusu 7.6 milyar dolayında ve artma eğilimindedir. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan tahminlerde dünya nüfusunun 2050 yılında 9.8 milyara ulaşacağı belirtilmektedir. Dünya nüfusuna her yıl Türkiye nüfusu kadar, Türkiye’de ise 82 milyon olan güncel nüfusa her yıl yaklaşık 1 milyon insan eklenmektedir. Nüfusla doğru orantılı olarak tüketimin de artması tarımsal üretimde sürdürülebilirliğin önemini yalın biçimde ortaya koymaktadır. Kırsal nüfusun kabul edilebilir ölçülerin dışında azalması ve kırsaldaki tarımsal üretim tekniklerinin güncel gelişmelere paralel yani üretim etkinliğini artıracak şekilde dönüşememesi sürdürülebilirlik için büyük bir tehdittir. Günümüzde dünya nüfusu içerisinde kırsal nüfus oranı yüzde 45’lere kadar düşmüştür. Bu oran Almanya’da yüzde 24, İtalya’da yüzde 32, Fransa’da yüzde 20, Mısır’da ise yüzde 50’dir. Türkiye’de kırsal nüfus ilk nüfus sayımının yapıldığı 1927 yılında yüzde 76 iken günümüzde bu değer yüzde 7.2’dir (2020 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre). Çarpıcı bir değerlendirme olarak Türkiye kırsal nüfus kaybının en fazla yaşandığı ülkelerden birisi olarak dikkat çekmektedir. Bir yandan tarımsal üretimden uzaklaşan nüfus bir yandan ise artan nüfusu dışa bağımlı olmadan gıda güvencesini sağlama zorunluluğu, tarımın stratejik olarak küresel ve ülkesel ölçekte dönemin geçerli değişkenlerini de gözeterek planlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bitkisel, hayvansal ve su ürünleriyle ilgili bütün üretim aşamaları için birim üretim girdisinden mümkün olan en yüksek çıktının elde edilebilmesi, teknolojik dönüşümün sosyo-ekonomik dengeleri de gözeterek tarımsal üretim alanlarına aktarılmasıyla mümkündür. Diğer yandan teknolojinin uygun model ve seviyelerde tarımsal üretime aktarılması, tarımsal istihdamdaki azalmanın olumsuz etkilerini gidermek için de bir zorunluluktur. Nitekim Cumhuriyet dönemi başlangıcında ekonomik olarak aktif nüfus içerisinde yüzde 80 seviyesinde olan tarımsal istihdam oranı, günümüzde yüzde 19.4’lere (5 milyon kişi) (TÜİK, 2019) gerilemiştir. Bu değer 2000’li yılların başında yüzde 30 seviyelerinde gerçekleşmiştir (7.5 milyon kişi) Buna karşın OECD verilerine göre ABD’de bu değer yüzde 1.4, Fransa’da yüzde 2.6, İtalya’da yüzde 3.8’dir. Diğer yandan tarım sektörünün nüfus ve istihdam içerisindeki payı kadar, tarımsal üretimin milli gelir içerisindeki payı da değerlendirilmesi gereken bir diğer parametredir. Teknolojinin uygun model ve seviyelerde tarımsal üretime aktarılması, tarımsal istihdamdaki azalmanın olumsuz etkilerini gidermek için de bir zorunluluktur. KIRSAL KALKINMA VE TARIMIN GELECEĞI RAPORU - 2021
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=